İsrail'in İran'a yönelik son saldırısı, Orta Doğu'daki gerilimleri yeniden alevlendirdi. Tahran'ın, Tel Aviv'e nasıl bir yanıt vereceği sorusu, bölgede barışın sağlanması açısından büyük bir önem taşımaktadır. Stratejik olayların en belirgin olduğu bu süreçte, İran'ın muhtemel tepkileri tarif edilen senaryolar üzerinden öngörülebilir. Bu senaryolar, sadece askeri yanıtlar değil, aynı zamanda siyasi ve ekonomik stratejileri de kapsamaktadır.
İran, geçmişte olduğu gibi asimetrik savaş stratejileri benimsemeyi sürdürebilir. Bu bağlamda, Hizbullah ve diğer milis gruplar aracılığıyla yapacağı misillemeler ile İsrail’in güney sınırlarında güvenlik tehditleri oluşturma yoluna gidebilir. Bu tür bir yanıt, İran’ın kendi sınırları dışında etkili olduğunun sinyalini vermekte ve İsrail’i daha geniş bir çatışmanın içine çekme potansiyeli taşımaktadır. Hizbullah’ın gücü ve etkisi, İsrail için ciddi bir tehdit olarak algılanmakta ve bu gruplar üzerinden yürütülecek operasyonlar, Tahran’ın doğrudan bir saldırı ile kendisini riske atmadan yanıt vermesinin bir yolu olabilir.
İran, askeri yanıtların yanı sıra uluslararası arenada daha fazla destek arayışına da girebilir. Özellikle Avrupa ülkeleri ve Rusya ile olan ilişkilerini pekiştirerek, Batı'nın İsrail'e yönelik olumsuz tutumunu artırmak isteyebilir. Bu bağlamda, Birleşmiş Milletler gibi uluslararası platformlarda İsrail'in eylemlerini kınamalarını ve buna bağlı yaptırım taleplerini gündeme getirebilir. Ortak askeri tatbikatlar ve stratejik ittifaklar, İran’ın bu süreçte elde etmek isteyeceği önemli kazanımlar arasında yer almaktadır. Bu strateji, sadece uluslararası kamuoyunu etkilemekle kalmayacak, aynı zamanda İran’ın iç politikadaki meşruiyetini de artıracaktır.
İran, ekonomik yaptırımların ağır baskısı altında olduğu bu dönemde, iç politikada konsolidasyonu artırma çabasına girebilir. Özellikle milli duygu ve birlik duygusunu ön plana çıkararak, iç siyasi rakiplerine karşı bir kenetlenme sağlayabilir. Halkın vatanseverlik duygusunu kabartmak, hükümete olan desteği artırmanın en etkili yollarından biridir. Bu tür bir strateji, dış tehditler karşısında ulusal birliği pekiştirir ve hükümete dönük muhalefeti azaltma fırsatı sunar.
Bir diğer senaryo ise, İran'ın İsrail’e karşı doğrudan askeri bir tırmanma yaşamasıdır. Bu konjonktürde, İran, İsrail'e yönelik füzeli saldırılar ve hava saldırıları düzenleyebilir. Özellikle Siyonist rejimin stratejik noktaları olan askeri üsleri ve enerji altyapılarına yönelmeyi hedef alabilir. Bu tür bir askeri müdahale, sadece anlık bir tepki olmakla kalmayıp, uzun vadeli bir çatışma stratejisinin parçası haline gelebilir. Böyle bir senaryo, tüm bölgeyi etkisi altına alabilecek geniş çaplı çatışmaların da habercisi olabilir.
İran, askeri yanıtların yanı sıra, siber savaş alanında da İsrail’e karşı saldırılar düzenleyebilir. Bu bağlamda, kritik altyapılara, enerji tesislerine ve devlet kuruluşlarına yönelik siber saldırılar gerçekleştirerek, İsrail’in ekonomik ve toplumsal yapısını hedef alabilir. Ayrıca, bilgi savaşları ve karşıt propagandalar aracılığıyla, İran kendi mesajını yaymak ve İsrail kamuoyunda panik oluşturmak istemektedir. Bu tür bir siber savaş, İran’ın geleneksel askerî yöntemler dışında, modern savaş teknikleriyle de nasıl mücadele ettiğinin bir örneği olarak öne çıkmaktadır.
Sonuç olarak, İsrail’in İran’a yönelik saldırısının ardından Tahran’ın vereceği yanıtlar, sadece askeri açıdan değil, siyasi ve ekonomik birçok boyutu etkileyebilecek nitelikte. Yukarıda belirttiğimiz senaryolar, İran’ın stratejik kararlarını şekillendirecek unsurlar olarak değerlendirilebilir. Orta Doğu’da barışın sağlanması ve istikrarın korunması açısından, bu yanıtların sonuçları uluslararası ilişkiler üzerinde de önemli etkiler meydana getirebilir. Gelişmeleri dikkatle izlemek, sadece bölge ülkeleri için değil, dünya genelinde barışın teminatı açısından da büyük önem arz etmektedir.