Türk el sanatları, asırlardır süregelen bir geleneği taşırken, bu sanatları yaşatan ustalar da zamanla azalmaktadır. 75 yaşındaki Durmuş dede, bu geleneklerin son temsilcilerinden biri olarak hem geçmiş hem de gelecek arasında bir köprü vazifesi görüyor. Şu anki yaşamını yüzyıllardır süregelmiş olan zanaatları eğiterek ve yaygınlaştırarak sürdürmekte. Onun hikayesi, yalnızca bir zanaatkarın değil, aynı zamanda bir kültür elçisinin hikayesidir.
Durmuş dede, küçüklüğünden beri ailesinin zanaatkarlık geleneğini benimsedi. Dedesi, babası ve amcası gibi o da mesleğini öğrenirken, bu bilgilere sahip çıkmanın ve onları gelecek nesillere aktarmanın önemine vakıf oldu. Bu süreçte, yalnızca bir meslek edinmekle kalmadı, aynı zamanda kendine ait bir üslup geliştirdi. Durmuş dede, 1950'ler ve 1960'ların zanaatçı kültürünü bugüne taşımakta kararlı. Bununla birlikte, her ürettiği eserle beraber kendine özgü bir hikaye de taşıdığına inanıyor.
Artık bir nesilin değil, birkaç neslin kıymetli mirasına sahip olan Durmuş dede, ata yadigarı zanaatları öğretmek için gençlerle atölye çalışmaları düzenliyor. Kendisi, gençlerin el sanatlarına olan ilgisini artırmak adına sosyal medya ve çeşitli platformları aktif olarak kullanıyor. İnternette yer alan paylaşım videolarıyla, özellikle gençler arasında bu sanata olan ilgiyi artırmaya çalışıyor. Bunun ötesinde ise, her atölyesinde gelenekselliği ve yenilikçiliği harmanlayarak gençlerin kendi tarzlarını bulmalarına da yardımcı oluyor.
Durmuş dede'nin en büyük hedeflerinden biri ise, unutulmaya yüz tutmuş gelenekleri yeniden canlandırmak. Bu bağlamda, yerel pazarlar ve festivallerde stant açarak, hem yaptıkları ürünleri sergiliyor hem de el sanatları üzerine bilgiler veriyor. Katılımcılara sadece ürün satmaktan çok hem sanatı tanıtıyor hem de bu sanatın ardındaki derin kültürel bağları aktarıyor.
Son yıllarda, geleneksel el sanatlarına olan ilginin yeniden arttığını ifade eden Durmuş dede, bunun sebebini çağın hızına rağmen insanların köklerine dönüş arayışında görmektedir. El yapımı nesnelerin, günümüzdeki hazır mallara nazaran daha anlamlı olduğunu düşünen pek çok kişi, artık zanaat günlerine ve çalışmalara ilgi göstermektedir. Bu durum, onun gibi ustalar için ayrı bir motivasyon kaynağı yarattığı gibi, ürettikleri eserlerin değerinin daha iyi anlaşılmasına da katkı sağlıyor.
Durmuş dede’nin hayatı, sadece bir mesleğin değil, asıl olarak bir kültürün ne kadar önemli olduğunu gözler önüne seriyor. Zanaatın bir yaşam tarzı olduğuna inanan dede, öğrendiği her yeni teknik ve hikaye ile bu yaşam tarzını zenginleştiriyor. Daha çok insanın bu zanaatın özünü öğrenmesini ve yaşatmasını istiyor.
Sonuç olarak, Durmuş dede gibi ustalar, köklü geleneklerin ve zanaatların korunmasını sağlamanın yanı sıra, bu kültürel mirası nesiller boyu yaşatacak olan yeni nesillerin yetişmesine de katkıda bulunuyor. Zamanla yarışan bu değerli zanaatkarlar, kültürel mirasımıza sahip çıkmanın ve onu daha ileriye taşımanın en önemli taşıyıcılarıdır. Durmuş dede gibi isimler, yalnızca birer zanaat ustası değil, aynı zamanda geçmişten gelen hikayeleri geleceğe taşımaya çalışırken, zamana meydan okuyorlar.